'Arap Baharı İsrail'e yaradı'

KESK'in 'Ortadoğu Barış Konferansı'na katılan Filistin Kadınlar Komitesi Birliği (UPWC)'den Abeer Abukhdeir, bütün Ortadoğu'ya umut veren 'Arap Baharı'nın bir ABD projesi olduğunu söyledi.

Abukhdeir, ABD'nin İslamcıları kullandığını ve isyandan İsrail'in güçlü çıktığını savundu 

Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK)'in İstanbul'da gerçekleştirdiği "Ortadoğu Barış Konferansı"nın "Filistin sorunu ve barış" oturumuna katılan Filistin Kadınlar Komitesi Birliği (UPWC)'den Abeer Abukhdeir ile "Arap Baharı"nın başlangıç ve dönüşümünü konuştuk. Abukhdeir, başta kendileri içinde umut veren isyanın çok kısa sürede bir ABD yapımı olduğunu savundu. 

FİLİSTİNLİLER ARAP BAHARINI YAŞAMADI

"Filistinliler olarak Arap Baharı'nı yaşamadık." diye sözlerine başlayan Abukhdeir, "Belli bir otoritesi olsa da Filistin hala işgal altındadır. Arap Baharı Tunus ve Mısır'da başladı. Başlangıçta olumlu bulduk ve bize umut verdi. Bizde ki işgalinde böylece son verile bilineceğini düşündük. İlk başta umut verici ve popülerdi. Zamanla gördük ki Tunus'ta, Mısır'da, Libya'da ve başka yerlerde bu hareketleri başlatanların geleceğe dair bir planları yoktu. Bir sonraki aşamada ne olacağına dair stratejileri yoktu. Daha sonra bu popülerliği İslamcılar kullandılar." ifadelerinde bulundu. 

ABD İSLAMCILARI KULLANDI

Amerika'nın İslamcı hareketleri bu isyanın içine monte ettiğini de vurgulayan Abukhdeir şöyle devam etti: "İslamcılar kendi amaçları için kullanmaya başladılar ve bir süre sonra gördük ki arkasında emperyalizm varmış. Amerika'nın İslamcıları bu hareketin içine monte ettiğini gördük. Özelikle Amerika'dan bahsediyorum çünkü bu yoksul ülkelerde ekonomi Amerika'ya bağlı. Amerika buraların ekonomisini kontrol etmek için ülkedeki her şeyi kontrol etmek istiyor, her şeyin ellerinde olmasını ister. Petrolden dolayı özelikle körfez ülkelerinin."

İSRAİL SÜREÇTEN GÜÇLENDİ

Aynı zamanda ABD'nin, Arap ülkelerin içinde İsrail devletinin güçlü olmasını istediğini de sözlerine ekleyen Abukhdeir, şöyle devam etti: "ABD bütün Arap ülkelerin İsrail'le ilişkiye girmesini istiyor, buna bir yandan küreselleşme diyoruz. Ve yavaş yavaş Arap ülkeleri İsrail'le ilişki kurmaya başladı. Özelikle Ürdün. Adım adım İsrail'le ilişkisi normalleşiyor. Irak ve Suriye'de olanlar… Arap coğrafyasında güçlü ülkeler vardı; Irak, Suriye, Tunus, Cezayir… ABD bu ülkelere karşı Katar ve Sudi Arabistan'ın güçlenmesini istedi. Bölgede bunların büyük güç olmasını istedi. Çünkü petrolleri vardı. ABD ve İsrail bütün Arap ülkelerini kontrol etmek istiyor. Arap Baharının gelmiş olduğu nokta burası. Şuan kaybettiğini söyleyebiliriz."  

AMMAN PLANI TUTMADI

IŞİD'in Ortadoğu'daki varlığı ve misyonuna ilişkin konuşan Yakın Doğu Haber Genel Yayın Yönetmeni ve Dış Politika Uzmanı Alptekin Dursunoğlu ise, Özgür Gündem gazetesinin 4 Temmuz 2014'de manşetten verdiği "Yer Amman, Tarih 1 Temmuz, Konu Musul" haberin doğruluğuna dikkat çekti ve planın tasarlandığı gibi gitmediğini söyledi. ABD'nin yeniden Irak'a ve Ortadoğu'ya dönmesi için böylesi bir güce ihtiyaç olduğunu anımsatan Dursunoğlu, toplantının yapıldığına dair El-Alem gazetesinin de haber yaptığını söyledi. Özgür Gündem haberi verdikten sonra El-Arabia'nın kullandığı dile dikkat çeken Dursunoğlu, IŞİD'in bir konsensüs sonucu ortaya çıktığına işaret etti: "Maliki güçleri ve devrimci güçler diye bahsediyordu. Şimdi ise terörist gruplar diyor. Demek istediğim eğer işler Amman'da konuşulduğu gibi gitseydi ve iş Kürdistan bölgesine uzamasaydı kimin sorunu var? Binlerce yıldır Musul'da yaşayan Hristiyanlar terk ediyor ABD'den çıt yok. Ne zaman ki Erbil'e 45 km mesafeye geliyor o zaman ABD patır patır vurmaya başlıyor. Peşinde de uluslararası koalisyonun Cidde'de toplantısı oluyor.  Musul'un kaybedildiği gün ABD dahil bütün güçlerin suçladığı IŞİD değil, Maliki'ye dönüktür. 'Maliki çekilmelidir' diye. Yani Amman'da planlanan bir Maliki'nin götürülmesi, iki Sünni Federal Bölgesi için işlevsel, üç Kürdistan Bölgesi'ne girilmeseydi eğer bu süreç Kürdistan Bağımsızlığına gideceği için işlevseldi. Tüm bunlar Amman toplantısının gerçekliğini kanıtlıyor." 

IŞİD'e bir gelecek tasavvuru olmadığını da sözlerine ekleyen Dursunoğlu, IŞİD'in varlığına dair şu ön görüde bulundu: "IŞİD diye bir şey olmayacak. Muhtemelen de bu yılın sonu itibariyle olmayacak. Tamamen sıfırlanacak anlamında demiyorum ama giden dağıtın gücünü kaybedecek. ABD'nin de bu gücü tamamen yok edeceğini düşünmüyorum. Kontrollü olarak varlığını sürdürmesinden yana. Çünkü IŞİD'in varlığı ABD'nin sürekli bu bölgeye müdahale imkanı veriyor. Ayrıca yerel güçleri kendisine muhtaç ve bağımlı hale getiriyor.  Tabii bir de yerelde canı yanan halklar var. Onların bir mücadele azmi var. Temelde baskın gelecek olanın yerel mücadelenin olacağını düşünüyorum. ABD kontrol altında tutmak istese bile." Dursunoğlu son olarak, Türkiye'nin İhvanla birlikte tasarladığı Ortadoğu tasavvuru ise çöktüğünü ve her haliyle kaybettiğini dile getirdi.